
Ben Anadolu’nun uzak bir köşesinden geldim’ deyip söze başlayanları biraz garip biraz da hoş bir tebessümle takip ederim nedense. Onların ‘Anadoluluk’ vurgusu beni alıp götürür çocukluğuma. Ben de on iki yaşıma kadar bir Anadolu’nun dağ köyünde yaşadığımdan mı nedendir keyifle dinlerim Anadolu’ya dair sohbetlerini.
Çok hoş hatıralarla dolu bir çocukluk geçirdim ben de Anadolu’nun bağrında. Ne kadar heyecanlı ne kadar keyifli bir çocukluktu. ‘Gözümde tütüyor’ derler ya; işte benim, o sımsıcak çocuksu günlerim gözümde tutuyor şimdilerde.
Zaman zaman ufak tefek anlar olur ya; İnsanı alıp götürür maziye. İşte benim de, bazen hatıralarım gözümün önüne geliverir ve ben de o sıcacık günlerin özlemini çekerim. Bazen o kadar heyecanlanır ve o kadar çocukça bir hale bürünürüm ki; etrafımdakilerin garip bakışları altında kalıverir ve kendimi tanıyamaz olurum. Bir taraftan, o ruh halinden bir an evvel çıkmak isterken; diğer taraftan da bu çocuksu hissiyatım hiç bitmesin isterim.
İşte bugün, o anlardan bir tanesini yaşadım. Arkadaşlarla beraber Londra dışındaki ufak bir göl kenarına yolumuz düştü. Göl kenarındaki balık tutma ağlarını görünce yıllar önce köyümüzün altındaki derede babamla balık tutuşum aklıma geldi. Sabahın erken saatlerinde kalkar, babamla tarlayı sulamaya giderdik. Babam tarlayı sularken ben de tarlanın altında ki derede; babamla beraber kurduğumuz ağla balık tutmaya çalışırdım.
Ufacık balık tutsam, hemen yalınayak metrelerce yolu koşarak gider ve balığı babamı gösterirdim büyük bir heyecanla. Ben heyacanla balığı babama gösterirken, babam da kahkalarla güler ve ‘Oğlum bu sıcakta o kadar yolu bunun için mı koşuyorsun’ diyerek bir baba şefkatiyle de kızardı. Ben de onun hoşuna gittiğini düşünür ve aynı hızla geriye koşar ve yine balık tutmaya çalışırdım.O yakıcı sıcağın altında, kimseciklerin olmadığı dere kenarında sessizce saatlerce balıkları izler, onların ağa takılmasını beklerdim.
Yarabbi nasıl güzel günlerdi! Benim koşmaktan nefes nefese kalışım ve babamın o yemyeşil gözleriyle gülümsemi, hiç gözümün önünden gitmiyor. Hele babamın sulama kanallarıyla tarlaya gelen balıkları yakalamak için müthiş bir süratle koşması ve bir taraftan bana ‘Alesman koş diğer tarafa, önünü kes’ diyerek heyecanla bağırması ve benim de çamurun içinde düşe kalka ona yetişmeye çalışmam..Ne kadar güzeldi… Nasıl keyifliydi… Bu nasıl anlatılır ki ya!!
İşte bugün arkadaşlarla gölün kenarında balık tutma ağlarını görüp bir hızla arabaya ekmek almaya koşuşum, tüm bu yaşadıklarımı bir an gözümün önüne getiverdi ve çocukluğuma dönüverdim. Hüzünle doldu yüreğim ve bu gurbet ellerinde babamı ne kadar çok özlediğimi bir kez daha tüm yüreğimle hissettim.
Keyifler Olsun..
Bir yanıt yazın