Press ESC to close

YahşibeyYahşibey Ali Osman Yahşi

Londra Underground’da Yolculuk…

Hayatta en çok keyif aldığım şeylerden birisidir gözlem yapmak.Öyle ki; saatlerce bir yerlerde oturup etrafımı seyretmekten çok keyif alırım. Bir de ben, soğuk bir kış gününde pek fazla kimsenin bilmediği hoş ve gizemli kuytu köşelerin hayranı olanlardanım. Elimde kahvem, masamdaki not defterim,kitabım; ben, etrafımı gözlemliyorsam öylece değmeyin keyfime!

Birçok insan, bunu çok can sıkıcı ve gereksiz olduğunu düşünür. Açıkçası ben öyle düşünenlerden değilim. Ben , bir yüzünü kendi iç dünyasına, diğer yüzünü  de dış dünyaya çeviren ve onlarla beraber  hayatına çok daha farklı renkler katabilmenin peşinde olanlardanım. Hani şu insanların en çok konuşan dili olan hal ve hareketlerinden güzel dersler çıkartabilen ve bunları çok hoş dakikaların habercisidir sayanlardanım.

Uzun zamandır Londra’daki Underground (Metro,Yeraltı treni) ve yolcuları benim merceğim altında bir nevi. Her Underground’a bindiğimde dikkatlice ama çaktırmadan insanları takip eder onların hayatını okumaya çalışırım.Bu anlamda müthiş yerlerden birisidir Londra Underground’ı kanaatimce.

İnsanların kim olduğuna dair; Onların size bir şey anlatmasına gerek yok eğer siz okumasını  ve dinlemesini iyi biliyorsanız.Giymiş olduğu kıyafet, okuduğu kitap, takip ettiği gazete veya dergi, oturma tarzi, ayakta duruş şekli, trene binişi ve inişi, ingilizce konuşma aksanı, dinlediği müzik, kullandığı parfüm, göz göze geldiğinizdeki sessiz tepkisi, insanları  göz ucuyla takip etmesi ve bunun gibi birçok şey, size o kişiyle alakalı birçok bilgi verir.

Underground hayatına dair gözlemlerime burada noktalı virgül koyup biraz da Underground’ın kendi şahsından bahsedelim.

Londra’nın simgesi ve övünç kaynağına haline gelen Underground sistemi hakikaten kaleme alınacak kadar ilginç bir yapıya sahip.

Bazı hatlarının hemen hemen yüz yıllıktan fazla olduğu  Londra Underground sistemi; Londralıların   vazgeçilmezi durumunda. Günlük milyonlarca insan Underground tünellerinde kayboluyor.

Underground trenleri, o kadar eski ki bazen kendinizi korku tünelinde ilerliyor ve her an karşınıza bir canavar çıkacakmış hissini kapılıyorsunuz. Pek tabi böyle bir yolculukta insanların  bu tedirginliğine şaşırmamalı. 

Özellikle merkezi hatlarda trene ulaşmak  için aşağıya doğru yüzlerce basamağı adımlamak zorunda kalıyorsunuz. Çok dar  ve eski bu merdivenlerde hemen üzerinizdeki  örümceklerin yuvalarını görüyor ;simsiyah ve kocaman örümceklerle göz göze gelip ürperiyorsunuz. Sanki size ’Seneler önce bu hatları ve sistemi biz kurduk ,dikkatli olun’ dercesine uyarıyor ve çelikten örülmüş simsiyah duvarlarda  gözden kayboluyorlar.

‘Örümcek ağı gibi örülmüş’ deyimi herhalde Londra Underground sistemi için türetilmiş. Dört  veya beş tren hattının, yerin altında üst üste uzandığı, onlarca hatla yüzlerce istasyonun birbirine düğümlendiği bu yer altı şehri var Londranın altında.

Eğer önceden dersinize iyi çalışmadıysanız gideceğiniz yeri bulmak ve oraya ulaşmak mümkün değil. Binlerce işaretin size yönlendirdiği bu ağ da; anlık bir dikkatsizliğiniz, size dakikalarca  tünelde yürümek ve metrelerce yükselen yürüyen merdivenlerde beklemek zorunda bırakabilr.Hele bir de gideceğiniz hatta çalışma varsa artık sizin için bir maceradır gün ışığını görmek.

Dışarıyla tamamen bağlantınız kesildiği yer altındaki kapkaranlık bir tünelde müthiş bir gürültüyle ilerliyor tren.Pekçok insanın aldırış etmediğini dikkatli bir şekilde kitap,gazete ve derdi  okumalarından anlıyorum.

Londralıların ‘Peak’ zamanı dedikleri vakte geldiyseniz bir de; balık istifi  gibi insanlarla yolculuk yapmak zorunda kalıyorsunuz.Bilmiyorum benzetme ne kadar doğru olur ama; ’mahşer günü gibi’ dedikleri şey bu olmalı.Hem kalabalık hem de rengarek..

İsterseniz şimdi de Underground yolcularına dair bir kaç kelam daha edip noktamızı koyalım.

Olağan durumlardandır Underground’da İngiltere başbakanını görmek ve yanyana yolculuk yapmak.Veya çok sevdiğiniz ,keyifle seyrettğiniz film yıldızıyla muhabbet ederek gitmek vaya en azından gözgöze gelip ‘merhaba’ demek. Hiç kimsenin bu anlamda takıntısı yok.Galiba Londra’yı  daha doğrusu İngiltereyi cazip kılan bu..

Türkiye mi dediniz…?

Ben düşenemiyorum…!

Keyifler Olsun.. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir